Sard takıları

Anadolu’da Pers eğemenliği ve sonrasında Sard takıları

M.Ö.6.yüzyıldan başlayarak, özellikle Greko-Pers dönemide Lidya takılarında süs taşlarının kullanımı giderek artar. Mısır sanatı, etkisiyle ortaya çıkan, kutsal böcek skraba şeklinde yüzük taşları , taşları üzerine figürler kazınmış mühür amaçlı yüzükler; altın, gümüş ve bronz montürlü sarkaç seklinde mühürler, bu dönemin eserleridir. Groke-Pers döneminde,Pers asıllı yönetici tabakanın yerli ustalara, kendi dinsel estetik kültürleri doğrultusunda verdikleri siparişlerle, Anadolu Helen üslup ve teknikleri ile kaynaşan bir sanat doğmuştur. Bu kuyumculuk geleneği, Sard kentinde daha sonraki Helenistik döneminde de sürer.

Anadolu’nun mavi altını: Kalsedon

Anadolu tarihinde ticari ilişkiler MÖ 3000 yıllarında başlamıştır. Ticaret sonradan Mısır, Mezopotamya, Kafkasya ve Trakya’dan devam etmiştir. Anadolu’nun ilk ihraç ürünleri değerli taşlar ve diğer işlenmemiş materyallerdir. Neolitik cağ boyunca, Orta Anadolu’dan gelen Obsidian taşı Kıbrıs ve Mezopotamya’ya satılmıştır. İlerleyen yıllarda, Anadolu metalurjisi başladı ve altın çağına erişti. Soylular ve şehir sakinleri dekoratif aksesuarlar ile ilgilenmeye başladılar. Böylece Eskişehir bölgesinde (bugün şirketimize ait maden yatakları) bulunan mavi taş ihraç edilmeye başladı. Bu taş Hitit ve Urartu dönemleri boyunca: muhtelem renk tonları ve olağanüstü sertliği ile mücevher üretiminde ve mühür halkası yapımında kullanıldı.

Bu maden ocaklarının çalıştırılması Antik Çağlara (MÖ 800-600) kadar dayanmaktadır ve üretim Romalılar Döneminde en tepe noktalarındadır; işlenmiş ve ham olarak 20-30 ton taş ihraç edilmiştir ve sonradan batıda çok popular olmuştur. İnanması güç ama o eski zamanlarda insanlar bu sert taşı oyabilmekte ve yoğun olarak kullanabilmekteydiler. Kalsedon kullanılarak yapılan en tanınmış parça, ‘Bergama’lı Mavi Kadın Rölyefi’dir. Bu rölyef bir broş boyutundadır ve bir kadın kafasını tasvir etmektedir, geçmişin sınırlı teknoloji ile üretilen ve dünyanın en ilginç mücevherlerinden olan bu parça şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesinde korunmaktadır.

Gelişen taş teknolojisi ve Bergamalı Kadın

Helenistik Çağ imparatorluklarının el değiştirdiği, yükseldiği, yıkıldığı ama bölgesel özgün kültürlerini yok edilmediği bir dönemdir. Büyük imparatorluklar çökerken kurulan Helenistik krallıklar, Helenistik potada yoğrulmuş yöresel karakterlerine yeniden dönerek nefes almaya başlıyan halkın başındadırlar. Anadolu’da çok daha önceki çağların mirası olan taş işçiliği Helenistik dönemde de varlığını sürdürür.

Greko-Pers aşamasındaki Sard mühürlerini, skrabeleri ve yüzük taşlarını kalsedon, karneol, opal gibi sert taşlardan ustaca üretebilen sanatkarların mirasına bu kez Bergama Krallığında sahip çıkılmıştır. Bu iki eserin ilki, avuç içine sığacak büyüklükte ve küçücük bir ağız açılımından içi de oyularak ağaçtan yapılmış bir vazodur.

İkinci örnek ise, bin yılı aşan bir yolculuk ile Mezopotampa’dan kaynaklanıp, Anadolu Mısır ve Grek uygarlıklarına ulaşan, kazmalı yüzük taşları, figür kazınarak yapılış kabartma broşlar gibi tekniklerin Bergama’daki doruk noktasını simgeleyebilecek bir kalsedon broştur. Bergamalı Mavi Kadın olarak adlandırmayı burada önerdiğimiz bu parça da bir önceki vazocuk gibi İstanbul Arkeoloji Müzesindedir. Böylesine üstün yapıtların üretildiği bir dönemden ne yazik ki Anadolu için elimizde fazla örnek yoktur. M.Ö.372’de Midilli Adası’nda doğmuş olan, Plata okulu ve Aristo’nun öğrencilerinden, doğa tarihi araştırıcısı Theophrastus’un taşlarını konu alan kitabından da bildiğimiz gibi, sarder, dardoniks ve daha bir çok taş, adını Anadolu’daki varlığından ve sanatsal üretiminden almıştır.

Zengin, çoskulu ve renkli takılar

Helenistik çağda takı biçimlerinde çeşitlilik artar. Takılar çoğunlukla aşırıya kaçan kompleks bir düzenlemedir. Heykel ve diğer plastik sanatlarda olduğu gibi takılarda da çarpıcı, etkileyici nitelikler gözlenir.

Bu dönemin önemli bir yeniliği altın kuyumculuğuna rengin girmesidir. Klasik Grek takılarında süs taşlarının az kullanılmasında karşı Helenistik çağ takılarında renkli taş, cam ve mine kullanılması ile ışıl ışıl bir görünüm kazanılmıştır. En sevilen taşlar karneol, granat, kalsedon, kuvars, ametist ve zümrüt olup bunlar inci, fayans ve emaye (mine) ile birlikte kullanılmaktadır. Bu gelişim, Anadolu Ortadoğu ve Mısır kültürlerinden etkileşim ürünüdür.

Shopping Cart
Scroll to Top